Galeri Siyah Beyaz’da 30.09.2016 – 01.11.2016 tarihleri arasında gerçekleşen ‘Sistemin Altında’ sergisi Bahadır Çolak’ın son dört yıl içinde ürettiği eserlerinden oluşuyor. Sanatçının mermer ve metal ağırlıklı çalıştığı heykellerine led ekranlar, metinler ve hareket de eşlik ediyor. Sanatçı, makineleşmenin insanlığı şekillendirişini, heykellerinde eksiltme, çoğaltma, bozma veya ekleme yöntemleriyle gözler önüne seriyor. Bunu yaparken, sistematik olanla düzensiz deformasyonu bir araya getirerek heykel sanatına dair geleneksel algıları alt üst ediyor.Malzeme form ilişkisini kimi zaman geometrik yapılarla, kimi zaman da medya araçlarını temsilini kullanarak aktaran Çolak iktidar, kontrol, sistem, makineleşme gibi kavramlara işaret ediyor. Belirgin, çarpıcı, katı, hacimli ve sistematik kütleler halinde beliren heykellerinin yanı sıra sanatçı sergide, izleyiciyi hareketleriyle dâhil edecek etkileşimli işlerine de yer veriyor.
MELİS GOLAR : Ankara ve Galeri Siyah Beyaz’la ilişkiniz nasıl başladı?
BAHADIR ÇOLAK : Ankara, bundan bir kaç yıl önce ilk defa gittiğim bir şehirdi. Bulunduğum süre içerisinde Ankara’yı çok fazla gezemedim, dolayısıyla ilk ziyaretimde bir bağ oluşturamadım diyebilirim. Bundan bir yıl önce de arkadaşlarımı ziyarete gittiğim bir sanat organizasyonunun akşam yemeğinde, Galeri Siyah Beyaz’ın kurucuları ile tanıştım. Birlikte çok güzel bir akşam geçirdik, sohbeti boldu, sanatı eksik olmadı. Türkiye’deki özel sanat kurumlarının ilkleri arasındaki Galeri Siyah Beyaz’ın kurucularından, sanat ve sanatçıları dinlemek çok keyifliydi. Genç bir heykeltıraş olarak neler yaptığımı merak ettiler ve ben de kendileriyle zevkle paylaştım. Kısa bir süre sonra genç kuşak yöneticileri atölyeme ziyarete geldi ve yaptıklarım üzerine uzun uzun konuşma fırsatımız oldu. Karşılıklı güvene dayanan ilkeleri sanırım herkes tarafından bilinir, benim de birlikte çalışacağım bir kurumda isteyeceğim en önemli şey bu zaten. Nihayetinde aradan bir yıl geçti ve gerçekleştirmek istediğim ilk kişisel sergimi açıyorum.
M.G. : Heykellerinizde çoğunlukla malzeme olarak mermer ve metali kullanıyorsunuz. Geleneksel olarak benimsenen mermerin yanı sıra, heykellerinizde videolar, neon ışıklandırmalar gibi farklı ve daha yeni teknikleri de bir arada görebiliyoruz. Malzeme tercihleriniz ve ortaya çıkan görsel çeşitliliğin dayandığı kökler ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
B.Ç. : Genelde geleneksel malzemeler kullanıyorum ve bunları günümüzün şartlarında kendi pratiğimde şekillendiriyorum. Bu malzemeler bence heykelin temelini oluşturmuş ve heykel anlayışını günümüze taşıyarak bugün kullanılan çok çeşitli malzemeler ile heykel üretiminin olumlu yönde evrilmesine öncü olmuşlardır. Heykel yapmak çok fazla araştırma ve pratik yapma sürecinden geçtiği için bu yolculukta birçok malzeme ile zaten bir araya geliyor ve kullanıyorsunuz. Zaman zaman tesadüfen deneyimledikleriniz daha sonra bilinçli bir proje üretimine dönüşebiliyor.
Ben çok küçük yaşlarda teknolojiyle iç içeydim, elektronik ve mekanik yapılar üzerinde uzun yıllar çalışmalar gerçekleştirdim. Neredeyse öğrencilik dönemimin sonuna kadar elektronik ve mekanik, benim gelir kaynağımdı. Geleneksel malzeme ile heykel yapmak ve sürekli keşfedip öğrenmeye devam etmek bana bir süre sonra tanıdığım, bildiğim, deneyimlediğim malzemeler üzerinde daha fazla düşünerek pratiğe almama sebep oldu. Düşüncelerimi uygulamak istediğimde çağın gereksinimlerini kullanmaktan çekinmiyorum, dolayısıyla farklı malzemeler birden bire heykellerimin elemanı olabiliyor. Okulda öğrenci olduğum yıllarda silindirik pleksiglas yapılar ile projeler yapmaya başladım. Üzerlerine farklı imgelerin desenlerini çiziyor ve bunları ledler yardımı ile aydınlatıp farklı bir bakış açısı kazandırıyordum. Ancak çeşitli malzemeleri bir araya getirip heykel yapmak hiç de kolay değildi. Dolayısıyla form bilgisinin gelişmesi uzun bir serüvene dönüştü. Bugün ise bütün bu bilgi birikimim harmanlandı ve karşımıza geleneksel ile dışında kalan malzemelerden ürettiğim heykeller çıktı.
M.G. : Heykel ve sanatçı arasında özellikle yapım aşamasında konsantre bir ilişki var olduğu bilinir. Atölye üretimi, heykelin tamamlanışı, sergilenişi kısaca eserlerinizle geçirdiğiniz süreçten bahseder misiniz?
B.Ç. : Acısıyla tatlısıyla en çok keyif veren süreç. Öncelikle amaçladığım konu üzerine odaklanıyorum ve devamında yoğun bir araştırma süreci ortaya çıkıyor. Bir yandan atölyemde malzemeler üzerinde denemeler yapıyor bir yandan da daha önce yapmaya başladığım bir heykeli tamamlıyor oluyorum. Bu devinim sürekli kendini tekrar ediyor. Her zaman yeni şeylerin farkına vardığım bir süreç oluyor.
Aslına bakarsanız bir yarış gibi bazen. Kimi zaman ortada üretmekte olduğun projenin bitmesi gereken bir süre vardır ve doğru zamanda doğru yerde sergiye çıkması gerekir. Bazen de yaptığınız projenin boyutları büyüktür ve heykeli atölye şartlarında yapabilmek için çözümler üretmek zorunda kalırsınız. Kısacası başından sonuna kadar projenin kendisi ile beraber büyüdüğümüz bir süreç diyebilirim.
M.G. : Heykellerinizde kimi zaman geometrik, katı, hacimli ve belirgin formların çarpıcılığı kimi zamansa izleyiciyi içine dâhil eden mekanik sistemlerin varlığı dikkat çekiyor. Siyah Beyaz’da 30 Eylül – 1 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek ilk kişisel serginiz olan ‘Sistemin Altında’ sergisi bu formları hangi söylem altında bir araya getiriyor?
B.Ç. : Yaptığım heykeller sert, dik duran ( monolit ) yapılara bağlı, benim kurguladığım sistemlerden oluşuyor. Bazen de tam tersi ince, kırılacak gibi duran tek parça yapılarda bütünlüğe erişiyor ve bu durum izleyicide bir gerilim yaratıyor. Heykellerimde hareket olgusu kendi içerisindeki dinamizmi değiştirdiği gibi izleyiciyi de içine alarak iletişime geçiyor. Bu bakış açısı kendi pratiğimde heykel-sistem ilişkisine dönüşüyor. Tarihten günümüze baktığımızda da birçok obelisk örneği görürüz. Bunların varoluş nedenleri bir güç gösterisidir. Bugün bu yapılar, birçok kentte geçmişten miras kalmış iktidar izleri olarak karşımıza çıkmakta. Bu sergide, kişilerin var olduğumuz düzen içerisinde kendilerine ait olan yeri bulmalarını veya nerede olduklarının farkındalığını yaratmayı; günümüz insanının kodlanmış makineler gibi davranışı ve zaman geçtikçe bu döngüye daha çok bağımlılık kazanışına eleştirel bir yaklaşım amaçlıyorum.
M.G. : Sistemlerin yaratıcısı olan insanın kendi yarattığının içerisinde kayboluşu, bazen de altında ezilişi sizce güncel manada ne şekilde karşımıza çıkıyor?
B.Ç. : Biraz çevremize dikkatli bakarsak her yerde bunun örneklerini görebiliriz, özellikle şuraya bakalım gibi bir işaret vermeme gerek yok diye düşünüyorum. Yaşadığımız evrende biraz durup geriye çekilirsek neler altında kaldığımızı fark etmemiz mümkün. Bunlar o kadar fazla ki vereceğim somut örnekler sonucunda kocaman soyut bir enkaz altında kalabiliriz.
M.G. : Türkiye ve yurtdışında bulunan özellikle açık alan heykelleriniz mevcut. Eserlerinizin hem yurtiçi hem de yurtdışında pek çok ödül aldığını biliyoruz. Türkiye’de kamusal alanda heykellerin varlığını sürdürebilmesi her daim tartışma konusu olmuştur. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
B.Ç. : Türkiye maalesef heykel ile çok geç tanışmış bir ülke. Yaşadığımız coğrafya çok zengin bir kültürel geçmişe sahip ancak, tarihten günümüze doğru bir yolculuk yaparsak, geçmişimizde heykelin kamusal alanda var olmadığını görebiliyoruz. Cumhuriyet döneminden sonra Türkiye’nin, batı sanatıyla daha çok iç içe olmaya başlamasına ve heykel sanatı örneklerinin artışına rağmen, kamusal alanda yine de çok az örneğe rastlanmıştır. Kamusal alanda var olan anıt heykeller insanlarımıza tarihsel bir belleği anımsattığından, onlara alışmak daha kolay oluyor. Kısacası ideolojik heykeller toplumda popüler oluyor ve sanatsal yanı söz konusu olmuyor. Günümüz anlayışında kamusal alanlarda bulunan, nitelikli özgün ve çağdaş eserler toplumun çoğunluğu tarafından algılanamıyor. Bunun sebebinin insanların çok küçük yaşta sanat ile tanışmadıklarından kaynaklandığını düşünüyorum. Bu konu her zaman tartışma konusu olacaktır. Bir gün, gelişen değerlerimizin önemini bilen ve onları koruma bilincine sahip bir toplum olmayı umut ediyorum.
M.G. : Gerçekleştirme fırsatı henüz bulamadığınız sizi heyecanlandıran gelecek projelerinizi bizimle paylaşır mısınız?
B.Ç. : Elbette ki bir çok projem var, bunların arasında ütopik olanlar da mevcut ama genel olarak bir gün gerçekten uygulayabileceğim projelerimin üzerinde yoğunlaşıp detaylandırıyorum. Umarım birçok projemde olduğu gibi bir gün uygulama fırsatı bulurum. Hangisinden bahsetsem bilemedim, sanki gizemini kaybedecek gibi hissediyorum. Sizin için küçük bir ipucu verebilirim. İnsanların yalnızca hareket enerjilerini kullanarak büyük kütleleri devinim haline sokmasını istediğim projelerim mevcut. Heykel ile insan arasında kurgulanan bir kontrol mekanizması düşünebilirsiniz. Tıpkı küçük bir fikirden büyük devrimler yapmak gibi….
Detaylı bilgi için https://galerisiyahbeyaz.com/tr/gecmis/galeri-siyah-beyaz/2016-2017/sistemin-altinda