Mike Berg’in son dönemde ürettiği eserler “Bunun Anlamsızlığı Nedir?” başlıklı sergi ile bir araya geliyor. Amerikalı sanatçının soyut kompozisyonları guaj desenler, metal heykeller ve kilimler üzerinden yerini buluyor.
Sanatçı “Bunun Anlamsızlığı Nedir?” sergisinde üretimlerinin izleyicide yarattığı bilinmezlik hissini soyut bir geometri üzerinden anlatıyor. Berg, tasarım, ritim, renk ve yüzeyin somut gerçekliğini gözler önüne sererken üretimlerinin yoruma açık kısımlarının muğlaklığına dikkat çekiyor. Philip Roth’un bir romanında geçen “Sizi bir şeye yönlendiren gözler, onunla ilgili hiçbir şey söylemeyerek daha açık bir şey söyleyemez.” sözü sanatçının sanatsal tavrını ortaya koyuyor.
Berg’in geometriyi farklı araçlarla yeniden yorumlayışı çizgilerin katman kazanarak mimari formlara referanslar vermesine aracı olurken, kimi zaman da kâğıt üzerinde beliren bir fırça darbesi metal bir heykele dönüşüyor ve sanatçının jestle soyutlama yöntemini bir tavır olarak karşımıza çıkarıyor. Limitli seriler halinde üretim yapan Berg, eserlerini farklı materyal ve tekniklerle üretirken kendi minimal çizgisini koruyor ve eserin son halinden çok sürece önem veriyor. Çoğunlukla kontrast iki olguyu soyut form ve geometri üzerinden betimleyen sanatçı, doğu ve batı, eski ve yeni, sanat tarihi ve modern sanatı bir araya getiren dokunuşlar yapıyor.
MELİS GOLAR : Serginizi ‘Bunun Anlamsızlığı Nedir?’ olarak adlandırdınız. Esasen soyut sanat üzerine çalışmaktasınız. Bu soru çoğunlukla izleyiciler tarafından soyutlamalara karşı yöneltiliyor. Neden geri sormayı tercih ettiniz?
MIKE BERG : Bu gerçekten retorik bir soru ve tabi ki, bu soru bir şeyin anlamının ne olabileceği sorusunu sormuyor, bir şeyin anlamsızlığının sonsuz olduğunu soruyor. Tamamen tersten (ciddi değil) göz ardı edilmezse, izleyiciyi ne gibi bir anlam taşıyabileceğini sormaya itebilir.
M.G. : Bir röportajınızda size ilham veren sanatçıların arasında Jackson Pollock ve Willem De Kooning’den bahsetmişsiniz. Bu sanatçıların eserlerinin ortak noktası jestle soyutlama. Sanki kağıda leke çizilmiş gibi görünen metal heykellerinizde buna yakın bir dokunuş görüyorum. Bu görüş hakkında ne düşünüyorsunuz?
M.B. : Evet, işlerimin bir bölümü jestle soyutlama ve Pollock’un olgunlaşmış hali, ama bitmiş eseri değil, benim hayranlık duyduğum bir iş. De Kooning de benim için diğer jestle soyutlamacı sanatçılar gibi çok önemli bir isim, Brice Marden de bir diğeri. Metal işlerim mürekkep çizimleri ile başlıyor; ancak ölçekteki farklılaşma ve kullanılan mecradaki değişim sanat eserine farklı bir boyut katıyor.
M.G. : Bir röportajınızda bitmiş eserden çok sürece odaklandığınızı belirtmişsiniz. Ben bu yaklaşımınızdan, neyin ifade edildiği değil nasıl ifade edildiğinin sizin için daha önemli olduğu sonucuna varıyorum. Bunun yanı sıra, oluşturduğunuz formlar oldukça keskin, net ve kurgulanmış şekilde. Aslında süreç kontrolsüz, deneysel ve belirsiz bir alan. Bahsettiğim bu iki konsept, işlerinizde nasıl birlikte çalışıyor?
M.B. : Bütün işlerim nasıl ilerleyeceğimin bir tasavvuru ile başlıyor. Bazı zamanlar bir şans ile ilerliyor, bazı zamanlar bir takım kurallar veya prosedürler uygulanarak resim ve heykeller ortaya çıkıyor. Sürecin kurallar ile ilerlemesindeki nokta, sonunda neye benzeyeceğini bilmediğim bir sanat eseri üretecek olmam. Bu şekilde çalışmak, üzerinde çalıştığım eserin nihayetinde bana da bir sürpriz olmasını sağlıyor. Bir eser net çizgilere sahip olup aynı zamanda şansa bırakılmış bir üretim sürecine dayanabilir. Bunu çalışma sürecinin doğası belirliyor.
M.G. : Özellikle desenleri oluştururken üretim sürecinizi açıklayabilir misiniz?
M.B. : Resimlerim için üretim süreci büyük ölçüde çeşitlilik gösteriyor. Şu sıralar basit geometrik şekilleri bir dikdörtgeni tasvir edecek şekilde bir araya getiren düzenlemeleri baz alan bir guaj serisi üzerinde çalışıyorum. Bazen renk belirlemesi şans eseri gerçekleşir. Fakat seçim şans eseri olsa da olmasa da, renk ve tonların aralığı, kompozisyon için önceden belirlenir.
M.G. : Çizimleriniz bir bakıma kilimlerinizde, metal heykellerinizde ve hatta mücevherlerinizde üç boyutlu formlara dönüşüyor. Bu çizimleri ek boyut için eskizler olarak düşünebilir miyiz?
M.B. : Bu gerçekten de ilginç bir soru ve iki boyutlu resimleri üç boyutlu bir şekilde sezinlemeniz beni mutlu etti. Bir süredir çizimlerden nasıl üç boyutlu heykeller yapabileceğim üzerinde çalışıyorum. İki boyutlu desenleri gördükten sonra şekilleri bir derinliğe sahip olarak görselleştirmeye çalışmak, şekillerin arka tarafının nasıl görüneceğini anlamaya çalışmak ya da bir eserin mekanda dönmesini çözebilmek ilginç bir meydan okuma.
M.G. : Rastlantısallık, hareket ve tekrar; eserlerinizdeki kilit noktalar olarak beliriyor. Her birisi için ne söylersiniz? Her birini nasıl tanımlarsınız?
M.B. : Önceki sorularda da belirttiğim gibi, şans faktörü, işime canlılık katmanın bir yoludur. Kompozisyonların önceden öngöremediğim taraflarının ortaya çıkmasını sağlar. Tekrardan çok, çalışmalarımın varyasyonla ilgili olduğunu söyleyebilirim. Bir eseri hazırlarken şans kurallarıyla çalışırsam, o zaman süreci anlamsız kılmamak için sonuca ulaşana kadar bir takım kuralları takip etmek durumunda kalırım. Bundan sonra yaptığım işe bakarım ve şekilleri değiştirmenin, farklı renkler seçmenin veya çarpıcı bir şekilde eski işlerime tamamen zıt bir şeyler yapmanın ilginç bir kompozisyon oluşturabileceğini düşünürüm.
M.G. : Şu anda ülkemizde veya dünyada sanat ortamında tartışmalı olarak gördüğünüz veya sanat politikasında ilerleme olarak takip ettiğiniz olumlu/olumsuz bir karar veya olay var mı sizin için? Sizce bugün bahsedeceğiniz bu durumun yaşanmasının sebepleri nelerdir? Türkiye vereceğiniz örnek açısından nerede duruyor? Bizi düşünmeye itecek ne gibi konular vardır?
M.B. : Sanatım hakkında anlamı veya alakası üzerinden konuşmaktan pek hoşlanmıyorum. Nasıl yaptığımı ve ne yaptığımı tartışmaktan mutluluk duyarım ama anlam ve değeri hakkında bir iddiada bulunmam. Politik olarak aktif olmama rağmen, politik sanat yapma arzumun hiç bir zaman olmaması; hayatımdaki bir ironidir. Veya hiç yakın hissettiğim bir yaklaşım bulamadığımı söylemek daha doğru olur.
Detaylı bilgi için; https://galerisiyahbeyaz.com/tr/gecmis/galeri-siyah-beyaz/2017-2018/bunun-anlamsizligi-nedir