Vizyon, Misyon, Değerler sergisi T. Melis Golar küratörlüğünde 15 Mart – 13 Mayıs 2023 tarihleri arasında Zilberman Selected, Piyalepaşa’daki mekânında açılıyor. Sergi Sena Başöz, Guy Ben-Ner, Burak Delier, Memed Erdener, Neriman Polat ve Pilvi Takala’nın çalışmaları üzerinden ekonomik krizlerin kurumsal hayata, tüketim alışkanlıklarına, ev ekonomisine ve stres yönetimine etkilerini inceliyor.
Kurumsallaşma yolunda işletmelerin hedeflerini, amaçlarını, etik anlayışlarını, kısa ve uzun vadeli stratejilerini açıkladığı vizyon, misyon, değer olguları, ekonomik buhranlar karşısında bireylerin yaşamsal hedeflerine ulaşma güçlüğü ile sergi vasıtasıyla ironik bir özdeşlik kuruyor. Günümüzde ağır bir biçimde hissedilen ekonomik kriz bir değer ortaya koyan, faal bir şekilde hizmet ve ürün üreten her kesimden sektör çalışanının iş hayatını ve hatta ona tesir eden özel hayatını sorgulamasına yol açtı. Ekonomik krizler ve dönüşümlerle birlikte, tıpkı kurumsal firmaların beyan ettikleri misyon, vizyon ve değerlerinden zaman içinde uzaklaşmaları gibi bireyler de kendini gerçekleştirmekten uzaklaşarak varoluşsal krizler yaşamaya başladı. Sıkıntıların getirdiği çaresizliğin yanında iş hayatında eşit olmayan koşullar, yoğun stres ve mobbing gibi sorunlar daha da belirgin hale geldi. Vizyon, Misyon, Değerler sistem içindeki aktörlerin tüketim alışkanlıkları, çalışma dogması*, ev ekonomisi, stres yönetimi gibi düzlemlerde ters yüz olan değer ve algıları üzerinden bir anlatı oluşturuyor.
Neriman Polat, Boş Filenin Düşüşü ve İki Mendil yapıtlarında ekonomi ile doğrudan ilişkili olan nesneleri odağına alarak onların bıraktıkları boşluklar üzerinden bir düşünme alanı yaratıyor ve durum değerlendirmesi yapıyor. Farklı medyumlardan yapıtlarıyla sergide yer alan Memed Erdener, kültürden ziyade doğaya ait olan bir dil denemesiyle Sözsüz Cümle’yi ortaya koyuyor ve mevcut duruma dair eleştirisini bu cümle ile ifade ediyor. Sanatçının Önemli Olan Tokken Yiyebilmek ve Kafanın İçindeki Hariç Hiçbir Şey Sana Ait Değil başlıklı heykelleri gelir dağılımı eşitsizliği, mülkiyet fikrinin beyhudeliği ve paranın el değiştirirken yok olmasına dair eleştirisini sunuyor. Hırsız çalışmasında ise her harf kendinden önceki harfe bir parça kaptırıyor ve kelimenin devlet, kurum ve birey ölçeklerinde maddi manevi anlamlarını incelemeye açıyor. Yeryüzü Cenneti yapıtıyla Sena Başöz hayal edilen bolluk seviyesi ve daimi tüketme arzusuyla bir türlü örtüşmeyen yaşam şartlarının ikâmesini cennetin meta bolluğu önerisiyle tatmin eden öğretileri ele alıyor. Sanatçının Ayaklar başlıklı yapıtı ise hayatın akışına ayak uydurabilmek için kendi varlığını suyun üzerinde durabilecek bir hafifliğe indirgeyerek gerçeküstü bir çabayla hayatta kalma direncini hatırlatıyor.
Pilvi Takala, The Stroker videosunda çalışma alanında duygusal iyileşme, iletişimi geliştirme ve üretkenliği arttırma amacıyla girişimde bulunarak, dokunma hizmetleri sağlayan bir çalışan kılığına giriyor ve diğer çalışanlar arasında ve iş ortamında sosyal ve psikolojik katmanları görünür kılıyor. Burak Delier, İŞ, YASA, SEN, BEN: İş, Yasa ve Benlik Üzerine İki Kısa Rutin adlı poster serisinde iş yaşamının temsilinde çokça kullanılan spor metaforundan yola çıkıyor. Çalışmanın ve öz-disiplinin başarının ve ahlakın temeli olarak dayatıldığı düzende bireylerin motivasyonunu ve psikolojilerini normal bir seviyede tutmak adına bazı telkin alıştırmaları yapıyor. Kriz ve Kontrol videosundan elde edilen fotoğraf serisi ise iş ortamında, yoga pozisyonlarında, çalışan ve yöneticilerin görsellerini sunuyor; kapitalizmin dayattığı koşullarda kariyer, iş yaşamı ve kaçış planları karşısında işleri kolaylaştırma yollarımızın yetersizliğine işaret ediyor. Son olarak Drop the Monkey yapıtıyla Guy Ben-Ner, ekonomik kısıtların yaratıcı avantajlara dönüşebileceği ihtimalini sanatını ve yaşamını iç içe geçirdiği video ile kanıtlıyor.
Vizyon, Misyon, Değerler sergisi güncel ekonomik ve psikolojik şartlarda yaşama ve üretme biçimlerini sorgulayan, koşullara dair adaptasyon geliştiren ve çalışmak için motivasyon modelleri türeten bireyin ve daha geniş çerçevede toplumun yaratıcı çözüm ve çıkış yollarına odaklanıyor. Ekonomik zorluklar karşısında insanların tüketim alışkanlıklarının, yaşam standartlarının, psikolojik durumlarının nasıl etkilendiğini irdeliyor. Sergideki çalışmalar mevcut durumların tespitini yapıyor ve söz konusu durumlardan kaçma ve onlarla baş etme yöntemleri hakkında öneriler sunuyor.
*Lafargue, P. (2022). Tembellik hakkı. Can Yayınları.
Sena Başöz
Ayaklar
Ayaklar başlıklı yapıt strafordan yapılmış bir çift ayağın suyun yüzeyinde durduğu bir heykeldir. Bu ayaklar kriz halinde hayatta kalabilmek ve hayatın akışına ayak uydurabilmek için insanın sınırları ve kendi varlığını suyun üzerinde durabilecek seviyede bir hafifliğe indirgeyerek gerçeküstü bir çabayla hayatta kalma direncini hatırlatır.
Yeryüzü Cenneti
Sena Başöz, Yeryüzü Cenneti (2002)’nde süpermarkette gerilla olarak çektiği fotoğraf serisinde alışveriş yapan bir grubu melek figürleriyle tasvir ederken tüketim toplumunu eleştirir. Tüketim hırsının dünyadan ahirete taşınması ve cennetin meta bolluğu içinde anlatılması Başöz’e ilham olur. Özellikle AVM’lerin hızla popülerleştiği ve kapitalist sistemin yoğun biçimde eleştirildiği bir dönemde üretilmiş olan yapıt, insanın sahip olma ve tüketim arzusunun çok eski ve derin bir yere dayandığını hatırlatır ve sanatçı buna dair düşüncelerini şu sözlerle ifade eder; “Bu arzu o kadar güçlü ki, ölümden sonrasından beklentilere, cennet tasvirlerine giriyor. Acaba tüketim arzusu her istenilen anında ulaşılabildiği anlatılan nihai yerde, cennette, doyurulabilir mi?Arzu eski olsa da arz hep dönüşüyor. İnsanlar artık tüketim nesneleriyle arzularının alevini en canlı halinde tutmanın yollarını arayan platformlarda, neyi nasıl arzulayacakları konusunda sürekli etki altında kaldıkları şartlarda buluşuyorlar.
Cennet çıkışta ödeme yapmadığımız veya ödemeyi önceden yapmış olduğumuz bir süpermarket olabilir mi?”
Neriman Polat
Boş Filenin Düşüşü
Neriman Polat ekonomi ile doğrudan ilişki kuran ve yoksulluğa referanslar taşıyan bozuk para, mendil, ve boş file gibi nesneleri sergiye taşır. Nesnelerin izini çıkardığı iki farklı çalışma ile onların ardındaki boşluklar üzerine izleyiciye bir düşünme alanı bırakır.
Boş Filenin Düşüşü gökyüzünde salınan boş file yağmuru altında ekonomik çöküşe işaret eder. Karanlık bir fonda aşağı süzülen boş fileler adeta doymayan karınların boş midelerin röntgenini ifşa eder.
İki Mendil
Benzer tavır İki Mendil yaptında da gözlenebilir. Bozuk paraların dişi ve erkek yönlerini
bir iz olarak kayıt eden mendiller, ilk bakışta soyut bir evren oluşturur. Bayramlarda
para toplama ritüellerinin sembolü olan ve bolluğu anımsatan nesnenin bugün taşıdığı zıt anlam dikkat çekici hale gelir. Mendilin bir erkek mendili olması ise finansal yapıların, paranın ve güç tezahürlerinin tekil bir anlayış üzerinden anlatımına dair bir eleştiri taşır.
Guy-Ben-Ner
Drop the Monkey
Drop the Monkey videosunda, Guy Ben-Ner Berlin-Tel Aviv arasında kendisi ile bir telefon konuşması gerçekleştirir. Videoyu kayda aldığı andan itibaren zamansal olarak kasede müdahale etmeden ve bittiğinde de herhangi bir kurgu yapmadan sunan sanatçı, bu iki şehir arasında bir seyahat döngüsüne girerek konuşmasını tamamlar. Performatif bir video haline gelen yapıt, sanatçının o dönemde yaşadığı bir aşk ilişkisini de diyaloğun içine dahil eder. Berlin’deki aşkı ve bir sanat kurumundan aldığı destek dahilinde üretmesi gereken işi, videonun kendisi haline getirerek, ekonomik kısıtları yaratıcı avantajlara dönüştürmenin nasıl mümkün olabileceğini gösterir. Yapıt, yalnızca bir sanatçının kendi sınırlarını açığa vurmaz, aynı zamanda kendini işine adama, ahlaki değerler, sanat piyasasına maddi olarak bağımlı olmak ve bunun açmazları gibi konuları akla getirir ve sanatçının özel hayatı ile sanatsal yaşamını iç içe geçmiş bir mekanizma olarak ortaya koyar.
Burak Delier
İŞ, YASA, SEN, BEN: İş, Yasa ve Benlik Üzerine İki Kısa Rutin
Ofislerde sıklıkla karşılaşılan başarılı olma isteği, rekabet hırsı, özgüven hislerini perçinleyen sloganlı posterler Burak Delier’in dikkatini çeker. 2014 yılında Ekonomi ve İnanç Jimnastiği başlığı altında motivasyon posterlerinden ilhamla oluşturduğu projesinin devamı olarak bugün yeni bir seri üreten sanatçı bu kez iş, yasa ve psikoloji ilişkileri üzerine kafa yoruyor. İŞ, YASA, SEN, BEN: İş, Yasa ve Benlik Üzerine İki Kısa Rutin başlığı altında ürettiği beş farklı poster, iş dünyasında sıklıkla kullanılan spor metaforundan yola çıkıyor. Görseller ve söylem arasındaki şüpheli uyum ve kopukluklar günümüz iş rejiminin çelişkilerini ve sahte-inançlarını tartışıyor. Sanatçı çalışmanın büyük bir erdem olarak dayatıldığı bir düzende bireylerin motivasyonunu ve psikolojilerini normal bir seviyede tutmak adına bazı telkin alıştırmaları yapıyor ve bunları spor rutini ile sunuyor. Ekstrem hareketler ve aktiviteler sergilerken gördüğümüz insanların olduğu posterler aynı zamanda kişisel gelişim öğretilerine ve zihinsel disiplinlere de atıfta bulunuyor.
*İşsizlik işsize de çok işi olana da yasaktır. Yalnızlık yasak, iletişim mecburidir.
İş ibadet, emeklilik haramdır.
Ben her şeyim ve her şey benim sayemde.
Sen hiçbir şeysin ve her şey senin yüzünden.
Kriz ve Kontrol
Kriz ve Kontrol fotoğraf serisi aynı başlığı taşıyan videodan alınmış görsellerdir. Videonun ana kahramanları yoga pozları almış olan gerçek ofis çalışanları ve yöneticileridir. Videoda karakterler bedensel olarak zor olan yoga pozisyonlarda içinde kariyer planları, iş yaşamı ve kaçış planları üzerine kendi hikayelerini aktarıyorlar. Uzun bir süre bu hareketlerde kalarak bedenlerini ve zihinlerini zorlayacak bir performans vermeleri ve duruma katlanma sınırları videoyu hem absürd hem de dramatik bir hale getiriyor. Elbette tüm bunlar, günümüz kapitalizminin dayattığı koşullarda işleri kolaylaştırma yollarımızın yetersizliğine de işaret ediyor.
Pilvi Takala
The Stroker
The Stroker başlıklı iki kanallı videoda Pilvi Takala performatif video çalışmalarına bir yenisini ekler. Sanatçı, çalışma alanında duygusal iyileşme, iletişimi geliştirme ve üretkenliği artırma amacıyla bir girişimde bulunarak, Londra’da genç girişimciler ve startuplar için kurulmuş olan açık çalışma alanı Second Home’da iki hafta müddetle işyerinde dokunma hizmetleri sağlamak için çalıştırıldığı son teknoloji şirketi kurucusu Nina Nieminen adlı bir sağlık danışmanı kılığına girer ve ofisteki herkese süreç boyunca arkadaşça bir dille ve hafifçe dokunarak nasıl olduklarını sorar. Çalışanlardan farklı tepkiler alsa da çoğunluk bu davranışa bir süre sonra anlam veremez ve rahatsız olmaya, aralarında bu durumu dedikodu konusu haline getirerek konuşmaya başlarlar. İş yaşamının ve günlük hayatın stresine karşı oldukça insani bir tavır olan hatır sorma ve dokunma eylemi bu içerikte problematik bir yöne gider ve amacının tersine işler. Sanatçı, toplumsal alanda verilen tepkilerin bastırma dürtüsü, iş ortamında tesis edilmesi gereken mesafe, insani bir his olan şefkatin iş yerinde ve özel hayatımızdaki yeri gibi hem bireysel/içsel hem de kamusal düzlemde farklı psikolojik ve sosyolojik katmanları ironik bir tavırla açık eder.
Memed Erdener
Sözsüz Cümle
Memed Erdener, uzun zamandır dilin üretimi, işlevselliği ve nesnelerin direkt tanımlardan nasıl kurtulabileceği üzerine kafa yoruyor. Anlamın sözlükte aranmadığı ancak üstüne eklenebildiği bir yapı hayal ediyor. Bir varlığın anlamı her seferinde yepyeni bir anlama açılabilir, dolayısıyla sonsuzdur. Nesneyi adla etiketleyerek tek bir tanıma indirmek, nesneyi de susturmanın bir yoludur. Tanınmayan, susturalamayan nesne ise silüete dönüşür. Bunun gibi silüetler, kendi kendilerine konuşmak yerine izleyiciyle konuşurlar. Memed Erdener kültüre ait olmayan doğaya ait olan bir dil denemesi yaparak ve fonetik alfabeyle öldürülmüş resimyazıya (hiyeroglif, ideogram) geri dönme arzusu (revenant) ile Sözsüz Cümle’yi ortaya koyuyor ve mevcut durumlara dair sözünü bu cümle ile ifade ediyor. Emojiler ile ortadan kalkmış tüm gerçek ifadeleri, resimyazı fikrini canlandırma isteği ile gündeme getiriyor. Memed’in dilindeki belirsizlik şeylerin isimlerini ve sözde varlıklarını kaybediyor ve onları özgürleşiyor.
Önemli Olan Tokken Yiyebilmek
Çoklu ve farklı tipte kaşıklardan oluşan bir heykel olan Önemli Olan Tokken Yiyebilmek gelir dağılımının eşitsizliğini üzerine bir eleştiri sunar. Kaşıkla verip kepçeyle alan ve bu eşitsizliği ülke yönetiminden başlayarak en küçük işletme düzeyine gelene kadar uygulamaktan çekinmeyen zihniyetin emek sömürüsünü akla getirir.
Kafanın İçindeki Hariç Hiç Bir Şey Sana Ait Değil
Kafanın İçindeki Hariç Hiç Bir Şey Sana Ait Değil başlıklı yapıt ismini George Orwell’in 1984 adlı distopik romanında geçen bir cümleden alır. Sırasıyla farklı boyutlarda cüzdanlardan yere dökülen madeni paraların bir arada sunulduğu heykel üçgen bir form oluşturur. Maslow’un ihtiyaçlar piramidini anımsatan form, maddiyatın geçiciliğini, paranın el değiştirirken kaybolup değersizleşmesini konu edinir. Gerçek hazinenin düşünceler, anılar ve hayal problematik bir yöne gider ve amacının tersine işler. Sanatçı, toplumsal alanda verilen tepkilerin bastırma dürtüsü, iş ortamında tesis edilmesi gereken mesafe, insani bir his olan şevkatin iş yerinde ve özel hayatımızdaki yeri gibi hem bireysel/içsel hem de kamusal düzlemde farklı psikolojik ve sosyolojik katmanları ironik bir tavırla açık eder.
Kafanın İçindeki Hariç Hiç Bir Şey Sana Ait Değil
Kafanın İçindeki Hariç Hiç Bir Şey Sana Ait Değil başlıklı yapıt ismini George Orwell’in 1984 adlı distopik romanında geçen bir cümleden alır. Sırasıyla farklı boyutlarda cüzdanlardan yere dökülen madeni paraların bir arada sunulduğu heykel üçgen bir form oluşturur. Maslow’un ihtiyaçlar piramidini anımsatan form, maddiyatın geçiciliğini, paranın el değiştirirken kaybolup değersizleşmesini konu edinir. Gerçek hazinenin düşünceler, anılar ve hayal gücü gibi manevi temellere dayandığını düşünen Memed, mülkiyet fikrinin ve maddenin geçiciliğini bu heykel vasıtasıyla aktarır.
Hırsız Harfler
Hırsız çalışmasında her harf kendinden önceki harfe bir parça kaptırır ve her harf, kendinden sonraki harften bir parça çalar. Bunlar siyasetin karakteriyle örtüşen ve toplumu zor durumda ve zorunda bırakan hırsız harflerdir. Kelime devlet, kurum ve birey ölçeklerinde hem maddi hem de manevi sömürünün önemli bir hatırlatıcısıdır.
Uluslararası Kredi Değerlendirme Kuruluşunun Türkiye’nin “BB-” olan Kredi Notunu “BB”ye Yükseltmesinin Ardından
Uluslararası Kredi Değerlendirme Kuruluşunun Türkiye’nin “BB-” olan Kredi Notunu “BB”ye Yükseltmesinin Ardından başlıklı fotoğraf çalışması kolay yoldan para kazanma peşinde olan açıkgözlüleri, çıkarları uğruna kendi değerlerinden vazgeçip ekonomik olarak güçlü olanın empoze ettiği sözde değerleri savunduğu için cebini dolduranları konu alır. İki gökdelen arasında beyaz yakalı bir iş insanını gösteren kare gösteriş budalalığının, başarı tanımlamalarının ve maddi tatminin eleştirisini yapar.
Sergi kredisi: Sanatçıların ve Zilberman’ın izniyle, Vizyon, Misyon, Değerler, Zilberman Selected, İstanbul, 2023
Fotoğraf kredisi: Kayhan Kaygusuz
Daha fazla bilgi için;
https://www.zilbermangallery.com/vizyon-misyon-degerler-tr-e328.html